İyonya Adaları Birleşik Devletleri
İyonya adaları 15 Kasım 1815 tarihindeki Paris Antlaşması ile İngiltere’nin kontrolüne verildi. Paris Antlaşması’nda İyonya Adaları ile ilgili olarak alınan kararlara göre, İyonya Adaları bağımsız bir devlet olacaktı. Ancak İngiltere adanın yönetiminin düzenlenmesinde sınırsız yetkiye sahipti ve adaları her türlü yabancı müdahalesinden koruyacaktı. Adalardaki ilk İngiliz Yüksek Komiseri Sir Thomas Maitland oldu. Maitland Paris Antlaşması’nda alınan kararlar gereğince, özgürlükçü bir idare yerine baskıcı bir yönetim kurdu ve adaları tek elden yönetti.
Thomas Maitland 1816 kışında İyonya Adalarının yönetimi için 11 tane yönetici (özel temsilci) seçti. İyonya Meclisi ise 58 isim arasından seçilen 29 kişiden ibaret olacaktı. 8 özel temsilci adalardaki önde gelen aileler arasından seçildi. Önceki yıllarda İngiltere aleyhtarlığı ile tanınan isimlere de Mecliste yer verilmişti. İngiltere tarafından kurulan bu Meclisin diplomatik bir zafer olduğu propagandası yapılıyordu. Meclis, Nisan 1817’de hazırlanan anayasayı bir gece de kabul etti ve onaylanması için İngiltere’ye gönderdi. İngiliz hükümeti tarafından Aralık 1817 tarihinde onaylanan anayasa, Ocak 1818’den itibaren İyonya Adalarında uygulanmaya başlandı. Anayasanın 1818 yılında uygulanmasına rağmen adalarda demokrasi olduğunu söylemek çok zordu. Kapodistrias 1819 yılında Korfu’yu ziyaret ettiğinde gördüğü manzara üzerine şok olmuş, İngiltere’yi adalarda despotizm uygulamakla suçlayarak bu uygulamaların 1815’teki Paris Antlaşması’na uygun olmadığını belirtmişti.
İngiltere’nin İyonya Adalarında baskıcı bir yönetim göstermesine rağmen, adaların İngiliz yönetiminde olması Yunansever (Philhellenic) hareketleri olumlu etkiledi. İyonya Adaları son dönem Venedik istilasından sonra bir daha asla Osmanlı yönetim biçimi ile yönetilmemişti. İngiliz egemenliği nedeniyle Avrupalıların fikirlerinden etkilenen İyonya’da yaşayan Yunanlılar, eğitim standardı olarak Mora’da ve Mora’nın kuzeyinde yaşayan Yunanlılara göre çok daha iyi bir durumdaydı. 1809 yılında 2. Fransız yönetiminde başlayan eski Yunan geleneklerini canlandırma çalışmaları, İngilizlerin yönetiminde de eski Yunan kültürünü ve dilini canlandırma çabaları olarak devam etti. Hatta adalar eski Yunan isimlerine göre isimlendirilip, Zante-Zacynyhos, Santa Mavra-Leukos olmuştu. İngiliz eğitim sisteminin denendiği ve Protestan-Hristiyan misyonerlerin Akdeniz’deki çalışmaları için bir üs konumuna getirilen adalardan biri olan Korfu’ya yerleşen İngiliz Lord Guilford Yunan kilisesine katıldı, ayrıca kendini ve zenginliğini burada Helenic bir üniversite kurmaya adadı. İyonya Adaları, deniz aşırı Yunanlılar ile Osmanlı idaresi altında yaşayan Yunanlılar için bir köprü vazifesi görmüş, hatta isyan başlamadan önce birçok Filiki Eterya üyesi Yunanistan’dan buraya gelerek fikirlerini yaymaya çalışmıştı. Ancak Helenizmin canlandırılması ve eski Yunan’a hayranlık adalarda güç kazanırken, Filiki Eterya üyeleri çok az kasabada başarı gösterebildiği gibi çabaları buralarda gizli kaldı ve büyük bir taraftar topluluğu kazanamadı. Bunun en büyük sebebi Mora ve çevresi ile İyonya Adaları arasında çok az bir mesafe bulunmasına rağmen, anakaradaki Yunanlılar ile İyonyalıların iki ayrı dünyanın mensubuymuşçasına büyük farklılıklara sahip olmalarıydı. İyonyalılar Batı kültürünü benimsemiş ve daha çok Batının Yunansever (Philhellenic) görünüşüne sahiplerken Mora’dakiler Müslüman bir devletin eski Yunan ve Helenist gelenekler ile nerdeyse hiç ilgisi olmayan Hristiyan tebaası idiler.
1821 yılında Yunan isyanının başlamasından sonra İngiltere’nin çok net bir şekilde tarafsızlığını ilan etmesi üzerine, Thomas Maitland da bir beyanname yayınlayarak İyonya Adalarının Yunan isyanında tarafsız bir politika izleyeceğini açıkladı. Bu beyannamede Mora’da bazı karışıklıkların başladığı ve İyonya Adalarında yaşayan hiç kimsenin bu olaylara karışmasının, operasyonlarda yer almasının ya da İyonya Birleşik Devletleri adına müdahale etmesinin söz konusu olmadığı belirtiliyordu. Bu beyannameye rağmen, Osmanlı Devleti İyonya Senatosuna, bazı İyonyalıların Mora’ya giderek isyancılara yardım ettiği konusunda şikâyetlerde bulundu. Bu şikâyetler üzerine İyonya Senatosu ikinci bir beyanname yayınlayarak, İyonya Adaları yetkililerinin Osmanlı donanması komutanı ile görüştüğünü ve Osmanlı Devleti’nin Anabolu (Nauplio), Balyabadra (Patras), Navarin, Modon, Koron, Monemvasia hariç bütün Mora limanlarını ablukaya aldığını, İyonya Adaları limanlarına gelen her geminin bu ablukaya saygı duyacağını ilan etti. Senato bu beyannamenin ardından bir ay sonra, Epir bölgesinde ve Ege Denizi’nin bazı adalarında isyanın devam ettiğini belirterek İyonya Devleti’nin bu isyanda kesinlikle tarafsız olduğunu tekrar vurgulayan bir beyanname daha yayınladı.
Ancak İyonya yönetiminin yayınladığı beyannameler, adadan ayrılarak isyana katılmak amacıyla Mora’ya giden bazı mensuplarını engelleyememişti. Nitekim 1821 yılında, 2000 veya 3000 İyonyalı Yunanlı Mora’ya geçerek isyana dâhil olduğu gibi bazı gemileri de isyan için silahlandırmışlardı. Adalar halkının bir kısmı da isyana para ve silah yardımında bulunarak, isyanın başarılı olması için kiliselerde yapılan ayinlere iştirak etmişti.
İyonya yönetimi 7 Haziran 1821’de yayınladığı beyanname ile İyonya Adalarının tarafsızlığını ilan etmesine rağmen, adalıların isyana katılmalarına çok kızmış ve bunu ihanet olarak nitelendirmişti. İyonya Yüksek komiserliği bu girişimlerin, İyonya Devleti tarafından kesinlikle kabul görmeyeceğini yayınladığı başka bir beyanname ile duyurarak;
1-Kanunlara karşı gelerek isyana katılanların ve Osmanlılara karşı saldırılar düzenleyenlerin İyonya Devleti tarafından kesinlikle kabul edilmeyeceğini,
2-Duyuru gününden itibaren 10 gün içerisinde isyana katılanların aileleri ve eşyaları ile İyonya Devleti’ni terk etmesi gerektiğini,
3-İyonya’dan giden bu kişilerin tekrar yerlerine geri dönmeleri halinde cezalandırılacağını ön gören kararlar aldığını açıkladı.
29 Ekim 1821 tarihinde İyonya Yüksek komiserliği ilk olarak bir Yunan gemisini isyana destek verdiği için İyonya limanlarından çıkardı. Thomas Maitland ve yönetimi İyonya Adalarının tarafsızlığını korumak için çok büyük bir çaba harcamaktaydı. Ancak bu tarafsızlık politikası isyana dâhil olmak için İyonyalıların adalardan kaçışlarını engelleyemiyordu. Bunun üzerine Adalar yönetimi tarafsızlığını sürdürmek ve gelecekte bu siyasayı menfi şekilde etkileyecek bir durum ile karşılaşmamak için bazı tedbirler almaya karar verdi. Bu tedbir kararlarını;
1. Savaş halinde olan devletlerin ya da bu devletlere yardım eden diğer devletlerin gemilerinin, çok kötü hava şartları olmadığı sürece İyonya Devleti’ne ait olan limanlara girmeleri engellenecektir.
2. İyonya Devleti tarafından görevlendirilmii memurlar dışında, İyonya Devleti’nin tabiiyyeti altındaki herhangi bir kişinin savaş halindeki gemilerle iletişime geçmesi kesinlikle yasaktır.
3. İyonya Adaları vatandaşlarının veya başka bir devletin uyruğu altında olup İyonya topraklarında yaşayan kişilerin bu gemiler ile herhangi bir şekilde iletişim kurduğu fark edilirse bu kişiler İyonya Devleti’ne isyan etmek ile suçlanacak ve bu suça göre cezalandırılacaktır. şeklinde maddelemek mümkündür.
İyonya Adaları Yönetimi Ekim 1822’de limanlarını savaşan taraflara (Osmanlı-Yunanlı isyancılara) ait silahlı gemilere kapattığını ilan etti. Aynı yıl Epir’deki Hristiyan Arnavutların isyana katılması üzerine, adalardaki Hristiyan Arnavutlar da topluca yurtlarını terk ederek isyana dâhil oldular.
İyonya Adalarının, İngiliz politikasının dışına çıkması söz konusu olmadığından Yunan isyanının ilk yıllarında İngiltere’nin tarafsızlık kararı İyonya yönetimince de katı bir şekilde uygulandı. Bundan sonra da İyonya Devleti politikasını, İngiltere’nin Yunan isyanına bakış açısına uygun şekilde belirleyecekti.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 263-264-265-266-267-268)
Yorumlar
Yorum Gönder