Ebü'l-Kâsım

1090-91 yılında İstanbul, hem karadan hem de denizden kuşatılmış olarak endişe ve zaruret dolu bir kış geçirdi. Kurtuluş yine ancak dışardan gelebilirdi. Bu müşkül durumda I. Aleksios tehlikesiz olmamakla beraber çok tecrübe edilmiş, Bizans'ın barbarlara karşı izlediği siyasete başvurarak Peçeneklere karşı Kumanları yardıma çağırdı. Güney Rusya ovasında Peçenek ve Oğuzların ardından gelmekte olan Kumanlar, aynen onlar gibi göçebe bir kavim olup, etnik bakımdan olmasa bile, dil bakımından yine de Türk idiler. İmparator Aleksios devletinin mukadderatını bu savaşçı kavmin reisleri eline teslim etti. Büyük bir sabırsızlıkla bekleyen Kumanlar 1091 ilkbaharında devlet arazisine girdiler. 29 Nisan 1091'de Levunion eteğinde Bizanslılar ve Kumanlar ile Peçenekler arasında işitilmemiş derecede kanlı bir savaş cereyan etti. Peçeneklere burada tamamıyla imha olundular. Katliamı andıran bu müthiş mücadelenin o zamanda yaşayanlar üzerinde bıraktığı tesirleri Anna Komnene "sayıları hadsiz hesapsız bütün bir kavim tek bir gün içinde imha olundu." sözleriyle aksettirmektedir. İstanbul'u kuşatmış olan çember bu suretle kırılmış oluyordu. Planları Levunion savaşıyla suya düşmüş olan Çaka Bey de bir mağlubiyete uğradı ve daha sonra imparatorun yeni bir ustaca siyaset manevrası ile çaresiz kaldı. Çünkü imparator nasıl Kumanları Peçenekler aleyhine tahrik etmiş idiyse, şimdi de Çaka Bey'in damadı olan İznik emiri Abu'l Kasım'ı çıkarmayı bilmiş ve önce bununla, sonra da onun halefi ve Süleyman'ın oğlu Kılıçarslan ile bir ittifak akdettirmişti.

(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.332-333)


Yorumlar

Popüler Yayınlar