X. Konstantinos Dukas
Kommenoslu hükümdarın ayağını kaydıran kilisenin sivil partiyle işbirliği, Bizans tacını Konstantinos Dukas'ın eline teslim etti. (1059-67) Psellos ve Patrik Konstantinos Leikhudes'in samimi bir dostu olan Konstantinos X. Dukas, Mikhail Keroularios'un yeğenlerinden birisi Eudokia Makrembolitissa ile evliydi. Isaak Komnenos'un tahttan feragatı gibi Konstantinos'un saltanata getirilmesi de, yeni imparatora senato partisinin en asil temsilcileri önünde erguvani pabuçları kendi eliyle giydiren Psellos'un marifetiydi. Psellos artık hedefine ulaşmıştı. İmparatorun başmüşaviri ve onun oğlu ve veliahtdinin mürebbisi sıfatıyla devlet politikasının iplerini elinde tutuyordu. İmparator bu zeki ve akıllı filozofun ve usta hatibin hayranıydı.
Komnenos'lar nasıl Anadolu askeri asaletinin mümessili olmuşlar idiyse, Dukas'lar da bu devrede başşehrin sivil aristokrasisini temsil etmekteydiler. Isaakios'un kumandasında yapılmış olan askeri reaksiyon şimdilik bir perde arası müzik olarak kaldı. Sivil parti eski mevkiini yeniden elde etmekle kalmamış, durumunu daha da kuvvetlendirebilmişti. Daha önce IX. Konstantinos zamanında da yapılmış olduğu gibi bu parti, iktidarını, İstanbul ahalisinin geniş tabakalarına senatörlük kapılarını açmak suretiyle kuvvetlendirmeye çalıştı. Bu devre çağdaşlarından birisinin ifadesine göre, senatör sayısı hadsiz hesapsızdı. Ordu tamamıyla ihmal olundu ve mevcudu, oluşumunun ruhuna uygun olarak, hiç olmazsa sonraları hatta Psellos' bile mübağalı görünmüş olan bir şekilde tahdid edildi. Askerden duyulan korku Isaakios Komnenos'un ayaklanmasından sonra daha da artmıştı. Buna ek olarak bulunan mali sıkıntı, ordudan tasarruf yoluyla vergi gelirlerinin azalmasını ve diğer alanlarda yapılan fazla masrafları karşılamak düşüncesini kuvvetlendiriyordu. Durmadan kabaran ve hakim tabaka olmak sıfatıyla talepleri gittikçe artan memurlar devletinin masrafları büyümekteydi. Devlet fakirleşir ve intihata sürüklenirken ihtişama bürünmüş sarayın masrafları artıyordu. Dukas'ların asker düşmanı tedbirleri en büyük dış tehlikeler devresine isabet ediyordu ve bu yüzden daha da kötü sonuçlar oldu.
Bu sıralarda Güney İtalya'da başlarında 1059'dan beri o müthiş Robert Guiscard'ın bulunduğu Normanlar gittikçe daha büyük başarılar elde etmekteydiler. Macarlar kuvvetli bir saldırıda bulunmuşlar ve önemli Tuna müstahkem mevkii Belgrad'ı işgal etmişlerdi. (1064) Peçeneklere soydaşları Oğuzlar katılmış ve bununla yeni ve korkunç bir tahribat başlamıştı. Bir zamanlar Peçeneklerin, Oğuzların baskısı üzerine yapmış olduğu gibi, şimdi de Oğuzlar arkalarından gelen Kumanların baskısı yüzünden Güney Rusya ovalarından çıkarak 1064 yılında sonbaharında muazzam kitleler halinde Balkan yarımadasına girdiler. Bunların yağma akınları öylesine korkunç idi ki, bir çağdaşın iddiasına göre "Avrupa'nın bütün ahalisi göç etmeyi düşünmüştü". Ancak müthiş bir salgın hastalık devleti Oğuzlardan kurtardı. Bunlar büyük sayıda öldüler; bir kısmı Tuna'nın gerisine çekildi, kalanları ise devlet arazisine iskan edildi ve imparatorluğun hizmetine girdi.
Selçuklu sultanlarının ikincisi Alp Arslan kumandasında Türkler Armenia'yı boydan boya geçerek Ani'yi zaptettiler. (1065) Kilikya'yı tahrip ettikten sonra Anadolu'ya girip Kayseri'yi hücumla zapteylediler. (1067) Onunla o zamanki Bizans hükümdarlarının takip ettikleri siyasetin sakatlığı ortaya çıkmış oluyordu.
X. Konstantinos Dukas'ın ölümü (Mayıs 1067) hükümranlığı genç yaştaki oğulları Mikhail, Andronikos Dukas, ve Konstantinos adına niyabeti üzerine alacak olan zevcesi Eudokia'nın ellerine bırakmıştı. Devletin idaresi fiili bakımdan Psellos ile müteveffa imparatorun kardeşlerinden biri olan "caesar" Ioannes Dukas'ın ellerindeydi. Bu arada savaş meydanlarındaki felaketli gelişme ile birlikte muhalif partinin kudreti de artmakta bulunuyordu. Bunların kudretli bir askeri hakimiyet kurulması hakkındaki talepleri olayların şiddeti yüzünden öylesine bir ağırlık kazandı ki, buna Psellos'un dostu olmasına rağmen Patrik Ksiphilinos da katıldı ve nihayet biz imparatoriçe de boyun eğmek zorunda kaldı. Psellos ve caesar Ioannes'in muhalefetine rağmen imparatoriçe, Kapadokya asilzadelerinden general Romanos Diogenes ile evlendi. I. Romanos 1 Ocak 1068'de imparatorluk tahtına çıktı.
(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.316-317-318)
Yorumlar
Yorum Gönder