Robert Guiscard
Bu sıralarda Güney İtalya'da başlarında 1059'dan beri o müthiş Robert Guiscard'ın bulunduğu Normanlar gittikçe daha büyük başarılar elde etmekteydiler. Macarlar kuvvetli bir saldırıda bulunmuşlar ve önemli Tuna müstahkem mevkii Belgrad'ı işgal etmişlerdi. (1064) Peçeneklere soydaşları Oğuzlar katılmış ve bununla yeni ve korkunç bir tahribat başlamıştı. Bir zamanlar Peçeneklerin, Oğuzların baskısı üzerine yapmış olduğu gibi, şimdi de Oğuzlar arkalarından gelen Kumanların baskısı yüzünden Güney Rusya ovalarından çıkarak 1064 yılında sonbaharında muazzam kitleler halinde Balkan yarımadasına girdiler. Bunların yağma akınları öylesine korkunç idi ki, bir çağdaşın iddiasına göre "Avrupa'nın bütün ahalisi göç etmeyi düşünmüştü". Ancak müthiş bir salgın hastalık devleti Oğuzlardan kurtardı. Bunlar büyük sayıda öldüler; bir kısmı Tuna'nın gerisine çekildi, kalanları ise devlet arazisine iskan edildi ve imparatorluğun hizmetine girdi.
(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.317)
Çöküş Bizans dünyasının iki ucunda birden aynı zamanda vuku buldu. Kader, Malazgirt felaketini getirmiş olan aynı 1071 yılı içinde Bari'nin de Robert Guiscard'ın ellerine düşmesini istemişti. İtalya'daki Bizans topraklarının Normanlar tarafından fethi bununla sona ermişti ve bu taraftan da büyük bir tehlike yaklaşmaktaydı. İçinde bulunduğu sıkışık durumda VII. Mikhail hükümeti Papa VII. Gregorios'tan yardım rica etti ve böylelikle büyük papanın Roma'nın dünya hakkında temeli üzerinde kilise birliğini kurmak çabalarına kendiliğinden katkıda bulunmuş oldu.
(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.320)
Gerçekten de Aleksios Komnenos'un takip ettiği siyaset, daha ilk adımlarından itibaren alışılmamış bir meharet, beceriklilik manzarası gösterir. Vazifesi sonsuz derecede güç idi: İçinden gevşemiş, savunma gücü elinden alınmış bir devleti, her tarafta düşmanlar- Normanlar, Peçenekler ve Selçuklular- saldırırken, yeniden yüceltmek durumundaydı. Önce hemen hemen bütün Anadolu'nun Türk hakimiyeti altında bulunmasını olduğu gibi kabul etmek zorundaydı. Hiç olmazsa şekli bakımdan Bizans'ın yüksek hakimiyet haklarını korumak ve Anadolu'ya hakim olanların bağımsız iktidar sahipleri değil de, Balkanlardaki Peçenekler gibi, ülkeyi imparatorluğun rızasıyla ellerinde tutan, devletin müttefikleri olduğu intibahını uyandırmak gayesiyle Süleyman'a, zaten elden çıkmış olan araziyi, sonradan da olsa, iskan bölgesi olarak bağış ve tevcih etmekten başka bir şey yapamazdı. I. Aleksios bütün güçlerini Normanlarla mücadeleye sürmek zorundaydı. Çünkü, Bizans'ın güney İtalya'daki arazisini itaat altına aldıktan sonra Robert Guiskard Adriyatik denizinin doğu kıyısına da saldırmıştı. Norman sergerdesinin gayesi Bizans imparatorluk tacından başka bir şey değildi. I. Aleksios yeterli savaş kuvvetine ve paraya sahip bulunmadığı halde tahta çıkar çıkmaz, ucunda devletin varlığı bahis konusu olan bir mücadeleyi kabul etmek mevkinde kalmıştı. Kilise evanisinin rehine verilmesi icap etti. Bu tür çarelerle İmparator, tabii olarak çoğunluğu yabancı asıllı ücretlilerden, önemli bir kısmı da İngiltere Normanlarından müteşekkil bir ordu topladı. Kendi kuvvetleri ile bir mücadeleye girişmek akla bile gelemezdi. Aleksios kendisinden üstün olan düşmanına karşı müttefikler bulmak için elinden gelen her şeyi yaptı; gerek Papa VII. Gregorius ve gerekse İmparator IV. Heinrich ile müzakerelere girişti ve Venedik'in yardımını sağladı.
Gerçekten de Venedik, Norman donanmasını ağır bir bozguna uğrattı ve böylece Dirrahium'un denizden ablukası sona ermiş oldu. Kuşatma karadan devam etti ve Robert Guiscard'ın imparatorluk kuvvetleri üzerinde kazandığı bir zafer (ekim 1081) şehri onun eline geçirdi. Böylece Robert Guiscard İstanbul'a açılan kapıyı yine de kırmış bulunuyordu. Normanlar bundan sonra derinliğine imparatorluk arazisine girerek Epir, Makedonya ve Teselya'yı kat edip Larissa'yı kuşattılar. Bu arada Robert Guiscard, daha 1082 ilkbaharında, güney İtalya'da imparatorluk taraftarlarının ateşlediği bir isyan sebebiyle geriye dönmek ve kumandayı oğlu Bohemund'a bırakmak zorunda kaldı. Bizans mukavemeti gittikçe kuvvetlenmekteydi. İmparatorluk ordusunun baskısıyla Normanlar geri çekilmeye başladılar. Bu arada Venedikliler, imparatorun müttefiki sıfatıyla Dirrahium'u geri almışlardı. Robert Guiscard her ne kadar isyanı bastırmaya muvaffak olarak Bizans'la savaşı yeniden eline aldıysa da, 1085 yılı başlarında, bir salgın hastalık esnasında ölüp gitti. Onun ölümünden sonra güney İtalya'da çıkan karışıklıklar uzunca bir süre için Bizans'ı Norman tehlikesinden kurtarmış oldu.
(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.330-331)
Yorumlar
Yorum Gönder