I. Isaakios (İsaakios) Komnenos

İmparatoriçe ölürken, hakim olan partinin imparator olmasını arzuladığı, hükümetten ziyade idare ve hükmedilmeye kabiliyetli yaşlı bir memuru kendisine halef tayin etti. Bu VI. Mikhail idi. Onun imparator oluşu sivil partinin gerçek bir zaferi oldu. Memurlar durmadan terfi ediyor, özellikle senatörler şeref ünvanı ve bağış yağmuruna tutuluyordu. İmparator buna mukabil Isaakios Komnenos ve Katalakon Kekavmenos'un başkanlık ettikleri bir "strategos"lar murahhas heyetini kabul bile etmedi. Bu suretle aradaki zıddiyeti doruğa çıkarmış oldu. Hiddetlenen askeri kumanda heyeti İstanbul'daki iktidar sahiplerine karşı ayaklandılar. Paphlagonia'da bulunan bir yerde Isaakios Komnenos imparator ilan edildi. (8 Haziran 1057) Anadolu'nun her tarafından ona taraftar olanlar koşuştular. Isaakios böylece kısa bir süre sonra ordusuyla İznik'e gelmiş bulunuyordu. Kendisine karşı gönderilmiş olan bir imparatorluk ordusu mağlubiyete uğradı. VI. Mikhail, mukabil imparator ile müzakereye girişmek zorunda kaldı ve ona Konstantinos Leikhudes, Leon Alopos ve Mikhail Psellos'un başkanlık ettikleri bir elçi heyeti vasıtasıyla "caesar" ünvanı ve veliahdlık teklifinde bulundu. Ancak bu tür tavizler sadece rakiplerini cesaretlendirmeye, kendi taraftarlarını ise kızdırmaya yaradı. Bu sefer İstanbul'daki muhalif parti de ayaklanarak elini Isaakios Komnenos'a uzattı. Ancak kesin sonucu sağlayan, iki rakip asalet partisi yanında önemli bir faktör teşkil eden üçüncü güç, kilise oldu. Kudretli patrik Mikhail Kerullarios muhalefetin başına geçti. Ayasofya, hükümet düşmanı tahriklerin merkezi haline geldi. VI. Mikhail tahttan zorla feragat ettirilmesini müteakip keşiş libasını giydi. 1 Eylül 1057'de Isaakios Komnenos İstanbul'a girdi ve patriğin elinden imparatorluk tacını giydi.

Son onyıllar içinde İstanbul memur asalet sınıfının kudreti imparatordan imparatora artmıştı. Isaakios Komnenos'un tahta çıkması ile bunun reaksiyonu başladı. Komnenos'lar hanedanının bu ilk temsilcisinin saltanatı ne kadar kısa sürmüş olursa olsun, yine de devleti askeri bakımdan güçlendirmiştir. Doğudaki sınırlar başarıyla savunulmuş, Macarların bir akını geri püskürtülmüş ve imparatorun seleflerinin, karşısında acze düşmüş oldukları Peçenekler yola getirilmişti. Anadolu askeri asalet sınıfının temsilcisi sıfatıyla Isaakios sağlam bir askeri hakimiyet kurmaya çalıştı. Sikkelerin üzerinde kendisini elinde kınından sıyrılmış bir kılıçla resmettirmiştir. Cülusundan sonra senatörlere, bir zaman kendi başkanlığındaki kumandanlar heyetine selefinin yaptığı gibi, soğuktan da öte muamelede bulundu. Ancak mukabil partinin VI. Mikhail devrinde içine düşmüş olduğu ölçüsüzlük ona yabancıydı. Durumu doğrudan değerlendirerek tutumlarını tam zamanında değiştirmiş oldukları anlaşılan, bir zamanlar kendisiyle VI. Mikhail arasında aracılık etmiş olan şahıslar yeni ve şerefli makamlara getirildiler. Psellos çok yüksek "proedros" unvanı ile taltif olundu, Leikhudes bir zamanki IX. Konstantinos saltanatında olduğu gibi devlet idaresinin başına geçirildi ve daha sonra da patriklik tahtına çıktı. Isaakios bu zamana kadar hüküm süren idare sisteminin verdiği maddi zararlarla mücadele hususunda daha cezri davrandı. II. Basileios'un devlet hazinesine miras bıraktığı muazzam hazineler israf edilmiş, imparatorluk tacına bağlı arazi zenginliği, ölçüsüz bağışlar yüzünden eriyip gitmişti. Isaakios tehlikeli bir tedbir olan emlakin müsaderesi cihetine gitti; müsadereler kilise arazisine teşmil olundu. Bunun sonucu ise kudretli patrik ile şiddetli bir ihtilaf oldu.

Bizans kilisesinin 11. yüzyıl içindeki kudretlenmesi Mikhail Keroularios'un şahsiyetinde tecessüm etmişti. Roma'dan bağımsız bir duruma gelmek suretiyle patriğin programı sadece kısmen uygulanmış oluyordu. Onun nazarında, İstanbul'da devlet-kilise ilişkisiniN yeniden düzenlenmesi hiç de daha az önem taşımıyordu. Isaakios'a tahta çıkmasında yardımcı olmuştu; bunun karşılığını bekliyordu. İmparatorun bu mukabelesi kendisini bekletmemişti. O vakte kadar imparatorunun imtiyazında bulunan Ayasofya'nın idaresi patriğe bırakıldı. Rivayete göre imparator kilise hayatına herhangi bir müdahaleden uzak durmayı da taahhüd etmişti. Devleti idare etmek imparatora, kiliseyi çekip çevirmek ise yalnızca patriğe ait bir iş olacaktı. Bizans'taki şartlara göre bu kilise kudretinin büyük ölçüde artışı demekti. Ancak hakimiyet sahalarının sınırlandırılması suretiyle elde edilmiş olan başlangıçtaki bu muvazene hali her iki tarafça da ihlal olundu. İmparator kilise emlakini müsadereye başlarken patrik de ruhani kudreti dünyevi iktidarın üstüne yükseltmek düşüncesine saplandı. Mikhail Keroularios bu yüksek iddialarını, dikkate değer bir şekilde, burada ilk defa Bizans'ın gelişmesinde kesin bir etkiyi göstermiş olan "Büyük Konstantinos Bağışına" istinad ettirmekteydi. Keroularios erguvani imparator pabuçlarını giymiş ve imparatoru azletmekle tehdit etmiştir.

Ancak patrik kadar imparator da kendisine son derece güveniyor ve makamının erişilmez yüksekliği inancı ile meşgul bulunuyordu. İki taraf arasında, sonunda her ikisini de düşürmüş olan bir mücadele böylece başlamış oldu. İktidar araçlarının üstünlüğü önce imparatora bir faikiyet sağladı. Fakat Keroularios halk tarafından öylesine tutuluyordu ki, İstanbul'da ona karşı zorlayıcı bir harekete girişilmekten çekinildi. Ancak şehir dışında bulunan bir manastırı ziyaret maksadıyla İstanbul'dan çıktığında imparatorluk muhafızları tarafından yakalanarak sürgüne sürüklend.i. (8 Kasım 1058) Fakat makamından istifa suretiyle hukukundan feragate hiçbir şekilde zorlanamadığı için, azil kararını ilan etmek üzere bir synod toplamak icap etti. Bu kilise toplantısını da İstanbul'da yapmak cesareti gösterilemediğinden synod bir eyalet şehrinde toplandı. Ona karşı ithamnameyi, bir zamanki dostunu en akla gelmez sapık inançlara ve en kötü huylara sahip olmakla suçlamaktan çekinmeyen Psellos kaleme almıştı. Bu tutumu ayrıca Psellos'u, bu ithamnameyi kaleme alındıktan pek az sonra aynı Keroularios'u yazdığı bir mezar kitabesinde doğru inancın en şerefli mücahiti ve bütün faziletlerin şahsında birleştiği bir kimse olarak yüceltmekten alıkoyamamıştır. Çünkü Mikhail Keroularios daha synod'un toplantıları sırasında öldü. Patrkliğe Konstantinos Leikhudes seçildi ve Psellos başnazırlığa getirildi.

İmparator mücadeleyi kazanmış görünüyordu. Ancak kısa bir sürede ölü patriğin, şehit olarak kendisine dirisinden daha tehlikeli olduğu meydana çıktı. Halkın, başçobanını zorla kaçıranlara karşı duyduğu hiddet, onun ölümüyle en yüksek noktasına ulaştı. Memur aristokrasi muhalefetine kilisenin düşmanlığı ve halkın hiddeti katıldı. Güçlükler gittikçe artarak nihayet imparatorun tahammülünü aştı. Nasıl kilisenin askeri asalet sınıfı ile ittifakı 2 yıl önce VI. Mikhail'in sukutuna sebep olmuş idiyse, bu sefer de kilise ile muhalefetteki memur asalet sınıfının ittifakı Isaakios Komnenos'u düşürdü. Cesaretini yitirdiği, hasta düştüğü bir anda imparator, Psellos'un ısrarı teşvikiyle erguvani kisvesini çıkardı ve keşiş olarak Studios manastırına çekildi. (Aralık 1059)

(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.313-314-315)



Yorumlar

Popüler Yayınlar