Jovan Vladimir
İmparator iç savaşın bitmesinden hemen sonra aynı enerji ile dış düşmanlara karşı mücadeleyi ele aldı. Bütün düşmanların mukayese kabul etmez derecede tehlikelisi çar Samueldi. Onun mücadele II. Basileios'un baş görevi, Samuel'in devletinin imhası ise hayatının gayesi oldu. O, kudretli Makedonya devletine karşı diğer Balkan ülkeleri hükümdarlarının desteğini aramış ve Diokleia hükümdarı Ioannes (Jovan) Vladimir ile temasa geçmiş görünüyor. Görünüşe göre Diokleia'dan gelen bir Sırp elçi heyeti 992 yılı civarında deniz yoluyla ve birçok maceradan sonra Bizans'a ulaşmıştır. Heyet imparatoru savaş meydanında buldu. Burada uzun yıllar boyunca Samuel'e karşı savaşı idare etti.
Bizans ile ittifakı hükümdar Vladimir'e pek fayda sağlamamıştı. Ülkesi Samuel'in devletine ilhak edildi, kendisi önce esarete düştüyse de, sonradan kudretli çarın kızlarından birisi ile evlendirildi ve Diokleia tahtına Samuel'in vassali sıfatıyla tekrar oturtuldu.
Devleti ondan sonra pek az ayakta kalabildi. İç karışıklıklar fatih imparatora yardımcı oldular. Samuel'in oğlu ve halefi Gabriel (Gavril) Radomir daha 1015 yılında amcazadesi Ioannes Vladislav tarafından öldürüldü. Çarın akıbetini hem karısı, hem de eniştesi Diokleia hükümdarı Vladimir paylaştılar. Ülkenin itaat altına alınması, 1018 yılı şubatında Dyrrhakhion'a karşı yaptığı bir taarruz esnasında Ioannes Vladislav'ın ölmesinin mücadeleye son vermesine kadar, sistematik bir şekilde yürütüldü. II. Basileios törenle Ohrid'e girerek dul çariçe ile çarlık hanedanının hayatta kalmış temsilcilerinin itaatini kabul etti. Hedefine ulaşmıştı: Bulgar devleti artık 60 yaşına ulaşmış bulunan hükümdarın ayakları altına serilmiş ve devletine ilhak olunmuştu. Balkan yarımadası Slavların yerleşmelerinden beri ilk defa olarak bütünüyle yeniden Bizans hakimiyeti altındaydı. İmparator itaata alınan ülkeyi baştan başa katedip her tarafta hakimiyetini kurduktan sonra ihtiyar Atina şehrini ziyaret etti.
(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.285-286-288)
Yorumlar
Yorum Gönder