Bardas Skleros

Çimiskes, meşruiyet meşruiyet ilkesine akla gelebilecek en büyük uygunlukta bir makul izdivaç yaptı: küçük imparator Basileios ve Konstantinos'un halaları ve VII. Konstantinos'un artık pek de genç olmayan kızı Theodora ile evlendi. Bir zamanlar Nikephoros Phokas'ın yaptığı gibi, o da iki küçük imparator hamisi rolünü üzerine aldı. Sivil idarenin başında, tam zamanında Çimiskes tarafına geçen ve bundan sonra da daha da büyük nüfuza sahip olan Basileios kaldı. Öldürülen imparatorun akrabaları boş yere Çimiskes'i tahttan düşürmeye çalıştılar. İmparator Nikephoros Phokas'ın yeğeni ve Leon'un oğlu Bardas Phokas, Phokas ailesinin yuvası olan Kayseri'de kendisini imparator ilan ettirdiyse de, Ioannes Çimiskes'in kayınbiraderi Bardas Skleros tarafından mağlup edilerek ailesi ile birlikte Khios (Kos) adasındaki bir manastıra hapsedildi. Bizzat Leon'un başarısız bir ayaklanmadan sonra gözleri çıkartıldı.

(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.272-273)

Devlet kudretinin büyük asalet ailelerine mensup büyük kumandanlarından birisinin elinde bulunmasına alışılmıştı ve bu sebeple Ioannes Çimiskes'in ölümünden sonra onun kayınbiraderi Bardas Skleros boşalmış olan devlet niyabetine namzet görünüyordu. Görünüşe göre Makedonya imparatorluk hanedanı, Merovenjiyenler gibi daha büyük bir hayatiyet sahibi bir "maior domus"luk müessesinin kurbanı olmak veya Bağdat halifeleri gibi üstün kudretli bir askeri sultanlık yanında sürekli bir süsleyici gölge varlığa mahkum kalmak akibetiyle karşı karşıyaydı. Hükümdarlık sülalesi bu akıbetten kurtuluşunu genç imparator II. Basileios'un emsalsiz enerjisini borçludur.

II. Romanos'un oğulları artık hükümdarlık edebilecek yaşa ulaşmışlardı: Basileios 18, Konstantinos ise 16 yaşında idiler. Büyük amcaları hadım Basileios'un etkili desteği ile her ikisi de hükümdarlığa başladılar, ancak fiili hakimiyeti sadece büyük kardeş, yani II. Basileios elinde bulundurulacaktı. Çünkü VIII. Konstantinos tam babasının oğlu olup, bütün hayatını müsrifane eğlencelere dalarak geçirmekten başka bir şey düşünmeyen hafifmeşrep bir zevk adamıydı. Demir gibi iradeli ve eşsiz bir cevvaliyete sahip bir kimse olduğu kısa zamanda ortaya çıkan II. Basileios ise onu tam aksiydi. Ancak o da hükümdarlık görevini yerine getirebilmek için tamamıyla hazırlıksızdı. Çocukluğundan beri saray törenlerinde sadece bir figüran olarak görülmüş, kendisine kudretli zorba hükümdarların sadece  dekoratif ve aslında lüzumsuz bir takıntısı muamelesi yapılmış olan Basileios, dış dünyanın olup bitenleri karşısında önce acz ve çaresizlik içinde kaldı. Ancak hükümdarlığı üzerine almasından sonra geçirdiği ağır imtihanlar onu olgunlaştırmış ve karakterini çelikleştirmiştir. Devletin dümenini tecrübeli ellerine alan Basileios idi. Bardas Skleros'un zincirinden boşandırdığı isyan hareketi de, pek tehlikesiz görünen büyük yeğenlerinden ziyade ona karşıydı. En eski ve en zengin Bizans ailelerinden birisinin temsilcisi ve eniştesi Çimiskes zamanında doğu domestikosluğu gibi en yüksek askeri makamı doldurmuş büyük bir general olan Bardas Skleros 976 yazında kendisini birliklerince imparator ilan ettirdi. Üzerine gönderilen imparatora sadık kumandanlar üzerine birbiri arkasına zaferler kazanarak yavaş yavaş bütün Anadolu'yu hakimiyeti altına aldı ve 978 yıl başında İznik'i zaptettikten sonra devletin başşehrine yaklaştı. Bu en büyük tehlike anında hadım Basileios, Ioannes Çimiskes devrinde bizzat imparatorluğu eline geçirmeye teşebbüs etmiş, vücut yapısı fevkalade iri, cesur bir savaşçı olan, imparatorun Nikephoros'un yeğeni Bardas Phokas'a başvurdu. İlk savaşları Skleros kazandı, fakat 24 mayıs 979'da Phokas, Amorion'dan uzak olmayan Pankaleia ovasında rakibini önce teke tek düelloda yenmeye ve sonra da ordusunu kesin bir bozguna uğratmaya muvaffak oldu. Skleros halifenin sarayına kaçtı ve böylece üç yıllık bir süreden sonra, kendisini pek yakında diğer ağır karışıklıkların izleyeceği ilk iç savaş son bulmuş oldu.

(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.276-277-278)

İmparatorun uğradığı başarısızlıktan cesaret bularak Bizans büyükleri ona karşı ayaklandılar. Bardas Skleros 987 yılı başında yeniden Bizans topraklarında görünerek kendisini tekrar imparator ilan etti. Hadım Basileios ile ilişkisi yüzünden mevkiinden atılmış olan Bardas Phokas yeniden Anadolu kuvvetleri başkumandanlığına getirildi ve yeniden adaşı ile mücadeleye memur edildi. Ancak o da bu görevini yapacak yerde, son yıllarda uğradığı muameleden dolayı kin duyduğu imparatora karşı ayaklandı ve büyük amcasını örnek edinerek 15 Ağustos 987'de kendisini imparator ilan ettirdi. Onun isyanını özellikle tehlikeli gösteren husus, bu imparator ilan edilme keyfiyetine, ordunun yüksek rütbeli kumandanlarıyla Anadolu'nun büyük arazi sahibi kudretli ailelerinden birçoğunun temsilcisinin katıldığı bir toplantının tekadüm etmesiydi. Bardas Phokas bir zamanki rakibiyle önce anlaşma cihetine gitti: İmparatorluk taksim edilecekti. Phokas İstanbul ile birlikte devletin Avrupa arazisini, Skleros ise Asya topraklarını alacaktı. Ancak kısa bir işbirliği süresinden sonra, üstün kudretinin bilinci içinde Bardas Phokas adaşı olan taht iddiacısını tevkif ettirdi ve bundan sonra tek başına harekete geçti. Bütün Anadolu eline geçmişti. 988 başında İstanbul'a yaklaştı. Devletin payitahtına karşı denizden ve karadan aynı zamanda yapılacak bir taarruz hazırlanıyordu.

Meşru İmparatorun durumu ümitsizdi. Sadece bir dış yardım onu nahvolmaktan koruyabilirdi. II. Basileios bunu zamanında idrak etmiş ve Kiev hükümdarı Vladimir'e bir yardım çağrısı göndermişti. 988 ilkbaharında 6000 kişilik bir Rus kuvveti Bizans toprağına ulaştı ve bu meşhur hükümdar son anda durumu kurtardı. İmparatorun şahsi kumandası altında bu kuvvet Khrysopolis yanında bulunan asileri müthiş bir bozguna uğrattı. Cereyanı sırasında Bardas Phokas'ın kalp krizinden öldüğü Abydos savaşı ise 13 Nisan 989'da kesin sonucu sağladı. İsyan hareketi çökmüştü. Bardas Skleros'un yeni bir ayaklanması barışla ve zorbanın itaat arz etmesiyle son buldu. 

(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.281-282)



Yorumlar

Popüler Yayınlar