I. Basileios
Şahsı bakımından meş'um bir tesadüfle impataror III. Mikhail, "Makedonya'lı" Basileos ile dost olmuştu. Basileios, Makedonia thema'sı menşeli idi ve en fakirane şartlarda yetişmişti. Şansını denemek için İstanbul'a gelmiş ve müthiş bedeni kuvveti sayesinde imparatorluk sarayında seyis olmuştu. Bu suretle onun, kendi üstün kabiliyetleri ile imparatorun kaprislerine aynı ölçüde borçu olduğu, efsaneyi andıran yükselişi başladı. Bu akıllı ve kurnaz köylü çocuğu III. Mikhail'in en samimi dostu halien gelerek onun bir zamanki metresi Eudokia Ingerina ile evlendi. Bu arada caesar Bardas ile çatıştı; ancak III. Mikhail'in sevgili dostunu öylesine nüfuzu altına girmişti ki, dayısını ona hiç düşünmeden feda etti. Girit'e karşı yapılan bir sefer esnasında Bardas bir merhalede yeğeninin yanında taht üzerinde otururken Basileos onu kendi eli ile öldürdü (21 Nisan 865). Mükafatı, İstanbul'a döndükten sonra imparator III. Mikhail'in kendisine 26 Mayıs 866'da takdim ettiği müşterek imparatorluk tacı oldu. Kanlı trajedinin son sahnesi, III. Mikhail'in kaprisleri ve durmadan fikir değiştirmesi sonucu, müşterek hükümdar hakkında tavrını değiştirmeye başlamasıyla süratlendi. 867 yılı 23 eylülünü 24'e bağlayan gece, bir içki aleminden sonra Basileos sarhoş imparatoru yatak odasında boğazlattı.
Makedonya hanedanı denilen sülalenin kurucusu I. Basileios'u İstanbul tahtına götüren yollar karanlık idi. Basileios, tahtın ailesi içinde devamını garantiye almak için büyük oğlu Konstantinos'u daha 6 Ocak 869'da kendisine müşterek hükümdar olarak taçlandırdı. Bundan tam bir yıl sonra ikinci oğlu Leon ve takriben 879'da- Konstantinos'n zamansız ölümünü müteakip- üçüncü oğlu Aleksandros taçlandırıldılar. Ruhani mesleğe giren, imparatorun en küçük oğlu Stephanos ise ağabeyi VI. Leon'un saltanatı devresinde patriklik makaına geçecektir. İmpatarorun ilk ve en sevgili oğlu olan Konstantinos onun gençliğinde evlenmiş olduğu Makedonyalı Maria'dan doğmuştu. Leon, Aleksandros ve Stephanos, Eudokia Ingerina'nın çocukları olup, bunların son ikisi Basileos'un tahta çıkışından sonra doğmuşlardı.
Her Bizans hükümdarı gibi I. Basileios da kilise işleri ile yoğun bir şekilde meşgul oldu. Tahta çıkar çıkmaz, tarihi mücadelesinin en kesin anında Photios'u arkadan vurarak bir manastıra hapsettirdi. Bundan sonra Ignatios'u patriklik tahtına geri getirerek Roma ile yeniden bağlantı kurdu. Bizans son yıllarda cereyan eden olaylardan ders aldığı için bu sefer Bulgarlara karşı daha olumlu davrandı: İmparator patrik Ignatios'a Bulgaristan için bir başpiskopos ve birkaç piskopos takdis ettirdi. Bulgar kilisesi İstanbul patrikliğinin yüksek hakimiyet haklarını kabul etmekle beraber bir nevi muhtariyet elde etmiş oluyordu.
Tasvir kırıcılık bunalımı devresinde Balkan yarımadasının batı kısmı gittikçe daha büyük ölçüde Bizans devletinin nüfuzundan sıyrılmıştı. O sıralarda Vlastimi'in hükümranlığında bağımsız bir Sırp devleti de teşekkül etti. Bu arada Arap filosu Budva ve Kotor üzerinde bir saldırıda bulunduktan sonra 867 yılında Dubrovnik önünde görünüp şehri muhasaraya tabi tutunca, kuşatılanlar İstanbul'dan yardım istediler. Kuvvetli bir Bizans filosunun gelmesi Arapları onbeş ay sürmüş olan kuşatmayı kaldırmaya ve güney İtalya'ya çekilmeyezorladı. Bu suretle Bizans imparatorluğunun itibar ve nüfuzu yeniden kuvvetlenmiş ve doğu Adriyatik kıyılarında Bizans hakimiyeti yeniden kurulmuş oluyordu. Bizans tesir ve nüfuzu Balkan yarımadasında oldukça kuvvetlenmişti ve bunun neticesi de hristiyanlığın süratle yayılması oldu.
İmparatorluk filos Dalmaçya kıyılarına karşı yapılan Arap saldırılarını def ve Dubrovnik kuşatmasını ref'ettikten sonra Bizans güney İtalya'ya taarruz etti. Sicilya Araplarının İtalya'da ilerlemesine karşı I. Basileios, imparator II. Ludwig ve Roma ile müşterek bir taarruz planlamış ve bu da aslında onun başlattığı Roma dostu siyasetinin nedenini teşkil etmişti. Ancak Sicilya'da hiçbir şey elde edilemediği gibi Araplar 876'da Malta adasını işgal ettiler. II. Ludwig her ne kadar 871 yılında Bari'yi zaptetti ise de eline hiçbir şey geçmemiş olan Bizans için bu sadece yeni bir hayal sukutu oldu. İki hükümdar arasındaki ilişkiler belirli bir şekilde soğudu ve kısa bir müddet önce ilk oğlunun Ludwig'in kızı ile evlenmesine razı olmuş bulunan Basileios, müttefikinin Roma impataroru ünvanını taşıması hakkında da itirazda bulundu.
Daha 873 yılında I. Basileios Fırat bölgesine doğru ilerleyerek Zapetra (Doğanşehir) ve Samosata (Samsat) ele geçirdi. Fakat imparator asıl hedefine ulaşamadı.; çünkü önemli Melitene (Malatya) kalesini almak teşebbüsünde bulunurken ağır bir mağlubiyete uğradı. Ancak Bizans devletinin doğu sınırında planlı olarak ilerlemeye başladığı devre açılmış bulunuyordu. Arap devletinin zayıflaması Armenia'nın da atılımda bulunmasını mümkün kıldı. I. Aşot gerek halife ve gerekse Bizans imparatoru tarafından kral olarak tanındı (885-887) ve bu suretle yerli Bagratuni kral hanedanı idaresinde Ermenilerin yükseliş devri başladı.
İtalya'da Bizans'ın durumu aynı şekilde kuvvetlendi. Bizans Arapların Dalmaçya, orta Yunanistan ve Pelopones sahil bölgesine yaptığı yeni saldırıları da püskürtmeye muvaffak olduğu gibi hatta yedi yıllık bir süre için Kıbrıs'ı bile zaptetti. I. Basileios'un saltanatının son yıllarında burada büyük kumandan Nikephoros Phokas'ın idaresinde güçlü ve başarılı bir Bizans taarrruzu başladı. Aşağı İtalya Bizans hakimiyeti altına girdi. Arapların İtalya kıyı bölgesine durmadan yaptıkları akınlarla tehlikeye düştüğünü gören Roma bile Bizans imparatorundan yardım istemek zorunda kaldı.
İmparator Basileios, iktidara geldikten sonra kilise siyaseti bakımından yaptığı değişikliğin hiçbir şeye yaramamış olduğunu anlamak zorunda kalmıştr. Daha 875 yılında Photios'u İstanbul'a geri getirerek oğullarının eğitim ve öğrenimini ona tevdi etti. 23 Ekim 877'de ihtiyar Ignatios ölünce de bu tarihten üç gün sonra Photios ikinci defa patriklik tahtına çıktı ve bu sefer Roma tarafından da tanındı.
Aşağı tabakadan gelme bir türedi olmasına rağmen I. Basileios gerek Grek kültürünün ve gerekse Roma hukukunun ateşli bir tahditkarıydı. Kanun koyucu sıfatıyla bilinçli olarak Roma hukukunun yenilenmesi gayreti içindeydi. Geniş ölçüde bir kanunlar toplamasını, yeni kanunların hükümleriyle ikmal edilmiş bir Justinianos hukuk eserleri revizyonunu planlıyordu. Basileios'un esas eserine giriş olarak neşrettiği iki küçükçe kanun kitabı zamanımıza kadar intikal etmiştir. (Prokheiron-Epanagoge)
Konstantinos'un zamansız ölümünden sonra (879) veliahdlik hakkı, babasının kendisine karşı duyduğu izhar ettiği antipati ve güvensizliğe rağmen Leon'a geçmişti. I. Basileios ilk oğlunun erken ölümünü bir türlü hazmedememiş ve hayatının son yıllarını ağır bir maneviyat kırıklığı içinde geçirmişti. 29 Ağustos 886'da avlanırken kazaya uğrayarak öldü. Tahta çıktıktan sonra VI. Leon büyük patriği bertaraf ederek patriklik makamını genç kardeşi Stephanos'a tevcih etti. Photios şimdi tarih sahnesinden kesin olarak çekilmektedir ve Armenia'da sürgünde bulunurken ölüp gitmiştir.
(Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, çev. Fikret Işıltan, Ankara, s.216-217-218-219-220-221-222-223-224-225)
Yorumlar
Yorum Gönder