Verona Kongresi (1822)

Avrupa’daki kurulmak istenen dengelerin ilk temelleri 1815 yılında imzalanan Viyana Antlaşması ile atıldı. Bu antlaşma ile büyük devletler “Avrupa’da çıkacak bütün olaylarda birbirlerine yardım ve destek vereceklerini… dini, barış ve adaleti koruyacaklarını” ilan ettiler. Viyana kongresinde alınan bu kararlar için Avusturya başbakanı Metternich’e en büyük desteklerden birini Yunanlıların isyana başlamadan önce yardım bekledikleri Rus Çarı Alexandr vermişti. Viyana Kongresi ile Avrupa’nın monarşik yönetimleri Napolyon Savaşlarından sonra bütün Avrupa’ya yayılan ve XIX. yüzyıl boyunca Avrupa’nın dengelerini altüst edecek milliyetçilik ve liberalizm akımlarının etkilerinden korunmak istiyorlardı. Bu amaçla Avrupa’nın beş büyük devleti dönemsel kongreler yapmaya karar verdiler. Bu kongreler ile büyük devletlerarasında bir denge sağlanacak ve bunlardan hiç birinin tek başına Avrupa’nın büyük bir bölümü üzerinde egemenlik kurmasına izin verilmeyecekti. Viyana Kongresi’nden sonra; 1818 yılının sonbaharında Aix-la Chapelle Konferansı, 1820’de Troppau, 1821’de Laibach ve 1822 yılında Verona konferansları bu amaca hizmet etmek için düzenlendi. Büyük güçler bu konferanslarda aralarındaki bazı spesifik konular üzerinde antlaşmaya vardılar. O dönemde bu metodun Avrupa’daki güç dengelerinde istikrar sağlayacağına inanan birçok devlet adamı ülkelerinde güçlü konumlardaydı. Bu kongrelerde devletler birbirlerine karşılıklı koruma garantileri vererek, isyancılara destek vermeyeceklerini belirttiler. Böylece kongrelerde alınan kararlar ile Avrupa için genel hukuk kurallarının çerçeveleri çiziliyordu.

Bu konferansların kısaca mahiyeti şöyleydi: 9 Ekim 1818 tarihli Aix-la-Chapelle antlaşması (Dört müttefik, İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya ile Fransa arasında yapıldı) ile Napolyan Savaşlarının macerasını sona erdirilerek Fransa Avrupa uyumunun eşit bir üyesi olarak kabul edildi. 1820 yılında Napoli’de halk, İtalya’da liberal bir ayaklanma gerçekleştirmiş ve Kral Ferdinand’dan bir anayasa çıkarmasını sağlamıştı. Metternich, Napoli Kralı’na yeniden tam yetki tanınmasını istemekte ve bu amaca yönelik olarak Avusturya’nın silahlı güçle İtalya’ya müdahale etmesi görüşünü savunmaktaydı. Avrupa uyumu Ekim-Kasım 1820’de Troppau’da toplandı ve 1821’de Laibach’ta çalışmalarını sürdürdü. Bu toplantıların sonunda Avusturya’ya İtalya’daki düzenin yeniden sağlanması görevi verildi. 1822’de toplanan Verona Kongresi İspanya’daki durumu değerlendirmek amacıyla gerçekleştirildi.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 217-218)

Avrupa’nın büyük devletleri İspanya’da bazı karışıklıkların çıkması üzerine 1822 yılının Ekim ayında Verona’da bir kongre düzenlemeye ve bu sorunu kendi aralarında çözmeye karar verdiler. Bu toplantıya katılmak için İstanbul’dan ayrılacak olan Strangford kongrede belirlenecek yeni esaslar için 27 Ağustos 1822 tarihinde Reisü’l küttâb Canib Efendi ile bir görüşme yaptı. Canib Efendi bu görüşmede Strangford’a “Hepimiz birbirimize ayrılmaz baǧlarla ve bu baǧlarla dayanışma içinde sıkıca baǧlıyız” ve “Yabancıların içişlerimize karışmasına izin vermektense ölmeyi yeǧleriz” beyanında bulundu. Canib Efendi’nin bu sözleri; Osmanlı Devleti’nin Yunan isyanını dâhili bir mesele olarak kabul ettiğinin ve bu sebeple duruma hiçbir devletin müdahale etme hakkı bulunmadığının göstergesiydi.

Bazı kaynaklarda Verona Kongresi’nde Yunan meselesine dair konuların ele alınmadığı belirtilmektedir. Ancak İngiliz arşivinde yaptığımız çalışmalar bunun böyle olmadığını ve Rusya’nın bu kongrede de 1822 Eylül’ünde Viyana’da öne sürdüğü tekliflerin benzerlerini ortaya koyduğunu göstermektedir. Ayrıca Verona Kongresi’ne Yunan isyancılar da temsilci göndermişlerdir.

Verona Kongresi’nde Rus Çarı’nın teklifleri şöyleydi:

I-Osmanlı Devleti Avrupa Devletleri ile anlaşarak Yunanlıların isyandan önceki durumlarına döneceklerini garanti etmelidir.

II-Osmanlı Devleti Yunanlıların özgürce ibadet etme hakkını garanti etmelidir.

III-Osmanlı Devleti Yunanların can ve mal güvenliğini sağlamalı ve onlara karşı adaletli bir yönetim uygulamayı kabul etmelidir.

IV-Osmanlı Devleti çok ciddi bazı uygulamalar ile bu bölgede barışı kurmaya hazır olduğunu taahhüt etmelidir. Rusya’nın beklentisi bölgede kalıcı bir barışın sağlanmasıdır.

V-Osmanlı Devleti Eflak ve Moldovya’dan birliklerini çekmelidir ve bu ülkelerin yöneticileri Rusya ile uygun bir antlaşma imzalamalıdır.

Rus Çarı bu isteklerini kongrede ifade ettikten sonra bunun diğer Avrupalı Devletler tarafından kabul edilmesi gerektiğini belirten bir deklerasyonu 9 Kasım 1822 tarihinde katılımcılara sundu. Bu deklerasyonun verilmesinden sonra Avusturya elçisi bu şartları kabul etmeye hazır olduğunu ifade etti. Fransa, Rusya ve Prusya elçileri de Avusturya elçisinin söylediklerini diğer konferansta kabul ettiler. Bunun üzerine İngiltere temsilcisi Wellington söz alarak bu talepler karşısında kendisinin Osmanlı Devleti’nin Hristiyanların halklarını korumakta, onlara serbest ibadet hakkını sağlamada ve aynı zamanda isyana katılanların yaptıklarından pişman olduklarını ifade ettiklerinde Osmanlı Devleti tarafından çıkarılacak genel bir af ile bağışlanacaklarından umutlu olduğunu belirtti.

Yunanlı isyancıların liderleri Avrupa’nın ve Hristiyan dünyasının desteğini alabilmek için sözde kiliselerin birleşmesi (union) taraftarları olarak Papa’ya bizzat başvurduktan sonra, gururlu ama gerçeğe aykırı bir şekilde “Hristiyan bayrağının her yerde, Mora’nın tüm şehirlerinin duvarlarında zaferle dalgalandığını söyleyerek ve ‘barbar işgalciden’ kurtarılıp, ‘bir anavatan ve bir taht’ talebi ile Verona Kongresi’ne temsilci göndermişlerdi.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 228-229-230)




Yorumlar

Popüler Yayınlar