Grigori Aleksandroviç Stroganov
İsyanın ilk yıllarında Avrupalı devletlerin isyana bakışları bu şeklide iken Rusya’nın Eflak-Boğdan olayları sırasında Osmanlı devleti lehine olan tutumu, Mora’da isyanın yayılmasıyla birlikte olumsuz yönde değişmeye başladı. Osmanlı Devleti gittikçe Rum isyanının arkasında, Rusya’nın olduğunu düşünür oldu. Preveze’deki Fransız konsolosunun da Korfu’daki Rus konsolosunun Mora kocabaşılar ile haberleştiğini bildirmesi Bâb-ı âlî’nin şüphelerini doğrular görünmekteydi. Rusya’nın isyan eden Yunanlılara yiyecek ve silah yardımında bulunduğu konusunda da şüpheler vardı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin isyancılara karşı denizlerde aldığı tedbirler Rusya’yı rahatsız ediyordu. Osmanlı Devleti Boğazlardan geçecek gemilerin kontrol edilmesine karar vermişti. Strogonov ise bunun Rusya’nın ticaretine ağır bir darbe vurduğunu belirtiyordu.
Tüm bu rahatsızlıkların ardından Rus Elçisi Strogonov, 10 Mayıs’ta Bâb-ı âlî’ye Eflak ve Boğdan’ın Türk askerlerince işgaline de itiraz etti. Elçiye göre İpsilantis’in emrinde sadece 400 kişi vardı ve “uzakta bir kaleye” geri çekilmişti. Bâb-ı âlî’ye, asilerin lideri olan İpsilantis’in Eflak’tan Bâb-ı âlî’ye bu hizmette bulunmaya hazır Avusturya elçisi aracılığıyla kaçmasına derhal izin vermesini tavsiye etti ve reddedildiği takdirde, iki ay içinde bu teklife red cevabı verdiklerine pişman olacak kadar köşeye sıkıştırılmış olacağını garanti etti. Rus elçisi bu şikâyetinin ardından Bâb-ı âlî ile temaslarını sürdürerek Eflak ve Boğdan’a bundan önce verilen imtiyazların uygulanmasına devam edilmesini istedi ve Eflak ve Boğdan’ın kaymakamlar tarafından yönetilmesini protesto etti. Rum patriğinin ve bazı din adamlarının cezalandırılmalarını onaylamadığını belirtip, Ortodoks teb’anın hamisi olarak tahrip olan kiliselerin yeniden yapılmasına izin verilmesini, isyana karışmamış Yunanlıların güvenliğinin sağlanmasını, Eflak ve Boğdan’daki durumun uygun hale getirilmesini içeren ultimatomunu 14.Za.1236 (13.08.1821) tarihinde Bâb-ı âlî’ye verdi. Ultimatomun cevabının ertesi gün saat 4:00’e kadar verilmesini, yoksa İstanbul’dan ayrılarak Rusya’ya döneceğini de bildirdi. Buna rağmen Strogonov cevabı beklemeden İstanbul’u terk etti.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 222-223)
Osmanlı Devleti’nin Yunan isyancılara yardım ettiği gerekçesiyle Rum Patriğini idam etmesi (22 Nisan 1821) üzerine Rusya’nın İstanbul elçisi Stragonov Bâb-ı âlî’ye baskısını arttırdı. Stratford da bu idamdan sonra İstanbul’da güvenliğin bozulacağını düşünerek, Dışişleri Bakanı Castlereagh'a Patriğin idamından üç gün sonra yazdığı raporunda "Artık bu imparatorluğun konsilleri amansız bir fanatizmle yönetiliyor ve bundan da en korkunç sonuçlar beklenebilir" demekteydi.
Stratford İstanbul’daki Rus elçisinin Bâb-ı âlî’ye yaptığı baskıları bertaraf etmek ve taraflar arasındaki çatışmaları engellemek için çaba harcadığı gibi Rus elçisinin tepkilerine de katılmıyor ve isyanın Osmanlı Devleti’nin bir iç meselesi olmasından hareketle karışılmaması gerektiğini söylüyordu. İngiliz Elçi, başvurularından dolayı tepki gösterdiği Strogonov’un İstanbul’daki güvenliğini de sağlamaya çalışıyordu. Bâb-ı âlî Rus Elçisine kızıp yanlış bir hareket yapmasıyla Osmanlı-Rus savaşı kaçınılmaz hale gelebilir, bu ise İngiltere’nin bütün planlarının altüst olmasına neden olabilirdi.
Bu arada Rus Elçisi Strogonov da Ağustos ayında dört maddelik bir ultimatom vererek (13 Ağustos 1821) tarihinde İstanbul’dan ayrıldı. Bu ayrılış Castlreagh’ı endişeye sevkettiyse de Osmanlı Devleti’nin bu saygısızlığa tepkisini elçiyi Rus Dışişleri Bakanı Nesselrode’a şikâyet ederek göstermesiyle rahatladı. Çünkü bu tavır Osmanlı Devleti’nin barıştan yana olduğu anlamına geliyordu. Rusya, Stragonov’un İstanbul’dan ayrılmasından itibaren, Avrupa Devletleri ile Yunan isyanına mutlaka müdahale etmelerini sağlamak üzere bazı anlaşmalar yapmak istedi. Rusya’ya göre, eğer müdahale edilmezse bunun bir din savaşına dönüşme ihtimali vardı. Stragonov da Türklerin, Mora’daki soydaşlarının katledilmesi yüzünden misilleme yapıp, İstanbul’da yaşayan bütün Rumları öldüreceğini iddia ediyordu. Ancak Osmanlı Devleti Stragonov’un iddia ettipi gibi davranmamış, aksine İngiltere’yi ve Castelragh’ı son derece memnun eden bir tavır göstererek, İstanbul’daki Rumların hayatlarını güvence altına almak için birçok tedbiri uygulamaya geçirmişti. Strogonov’un İstanbul’dan ayrılmasından sonra Osmanlı Devleti ve Rusya arasındaki ilişkilerin bütün çabalara rağmen gerginleşmesi sebebiyle endişeye kapılan Castelreagh bu ortamda neler yapılması gerektiğini müzakere için, 1821 yılının Ekim ayında Hanneover kentinde Avusturya Başbakanı Metternich ile görüşmeye karar verdi.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 253-254-255-256)
Yorumlar
Yorum Gönder