Girit

1821 yılında adalardaki isyanlar Girit adasına da sıçradı. Başta hırsızlıkları ve serkeşlikleri ile tanınan İsfakyalılar olmak üzere, Hanya sancağına bağlı Apokorono ve Hanya nahiyesinin dağ köylerindeki gayrimüslimler; 1821 yılının Temmuz ayında ayaklandılar ve yıllarca beraber yaşadıkları Müslümanlara saldırdılar. Bâb-ı âlî Girit’te ortaya çıkan bu isyan hareketinin durdurulması için Mısır Valisi Mehmet Paşa’dan yardım istedi. II. Mahmut’un bu konudaki iradesi sadrazam tarafından kendisine tebliğ edilen Mehmet Ali Paşa 21 Eylül 1821 tarihli cevabında; din ve devletle, padişahın uğrunda malını ve canını düşünmeyerek, kendisine bırakılan Girit adasının muhafazasını sağlamaya çalışacağını bildirdi.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 163-164)

Yunanlı isyancılar, 1821 yılında Girit’e yaptıkları saldırıda başarılı olamamalarına rağmen adadan vazgeçmiş değillerdi. Çünkü Girit Akdeniz’de çok önemli stratejik bir noktada bulunuyordu. Doğu Akdeniz’e ve Ege Denizi’ne hâkim bir konumda olan Girit; bu stratejik öneminden dolayı ilerleyen süreçte, yani Yunan devletinin kurulma aşamasında, büyük pazarlıklara sebep olacaktı.

İsyancıların ilk olarak adaya saldırmaları sırasında (1821 yılı Ramazan Bayramı’nda) Hanya sancağına bağlı Apokorno ve Hanya nahiyelerinin dağ köylerinin halkı, isyanı desteklemişlerdi. Ancak isyan, İsfakiye Muhafızı Vezir Lütfullah Paşa’nın gönderdiği kuvvet tarafından bastırılmıştı. Fakat isyancılar toplanarak yeniden kuvvet bulmuşlar; Hanya’yı deniz ve karadan zorladıkları gibi, Resmo Kalesi’ne de saldırıp zarar vermişlerdi. İsyancıların Resmo'ya saldırması üzerine vaziyetin önemini farkeden Kandiye Muhafızı Şerif Mehmed Paşa, maiyyetindeki kapı halkı ve yerli yeniçerilerle Resmo'nun müdafaasına koştu. Şerif Mehmed Paşa kuvvetlerinin, Resmo Muhafızı Hâşim Osman Paşa kuvvetleriyle birlikte hareketi neticesinde Resmo, Hanya, Acısu ve İsfakya kuşatmadan kurtarıldı. Bu durumda Yunanlı isyancılara kaçmaktan başka çare kalmıyordu. İsyancılar bu yenilgi üzerine Çerigo ve Gavdos adalarına kaçtılar. Fakat bu mücadelelerden sonra da Girit’te sükûnet oluşmadı. Kısa bir süre sonra Efiâk Voyvodası firari İpsalantis'nin oğlu Aleksandr tarafından gönderilen bir görevli, İsfakya'ya çıkarak Rumları yeniden tahrike ve isyana teşvike başladı. Çamlıca, Suluca ve diğer adalardan da yardım gören isyancılar, Girit’te görülen veba salgını dolayısıyla, Müslüman askerin ancak kaleleri koruyabilmesinden faydalanıp, kalelerin varoşlarına kadar her tarafa yayıldılar. Hanya ve Resmo'yu yeniden kuşattılar, Acısu'yu ise muharebe bile etmeden ele geçirdiler. Bu şartlar altında Girit’te büyüyen isyanın bastırılması için Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istendi.

Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa; bu yardım isteği üzerine eski Medine Muhafızı Arnavut Hasan Paşa’yı dört bin piyade ve dört yüz süvari askeri ile Girit’in kurtarılmasına memur etti. Arnavut Ali Paşa ve maiyyeti 22 Mayıs 1822 tarihinde İskenderiye’den yola çıkıp, 11 Haziran 1822’de Girit’in Suda limanına ulaştı. Hasan Paşa; gemi toplarının himayesi sayesinde Mısır’dan getirdiği kuvvetlerini karaya çıkarmayı başardı. Hasan Paşa ilk olarak, 15.000 isyancı tarafından kuşatma altına alınan Hanya’yı kurtardı. Ardından önemli mevkilere tahkimatlar yaptırdı; Hanya Valisi Lütfullah Paşa ile birlikte hareket ederek, Resmo Kalesi’nde muhasara edilen Resmo Muhafızı Haşim Osman Paşa’yı kurtardı. Daha sonra Kandiye’ye giderek buradaki kuşatmayı kaldırdı. Hasan Paşa’nın bu başarılarına rağmen isyancılar hemen pes etmediler ve 1824 yılına kadar mücadeleyi sürdürdüler.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 183-184)



Yorumlar

Popüler Yayınlar