I. Alexander (Çar)

Filiki Eterya’nın kurucuları derneğin başkanının kim olduğunu gizli tutarak bu konuda esrarengiz bir hava estiriyorlardı. Başkanın açıklanmamasına rağmen onun büyük bir zat olduğu izlenimi yaygındı. Üyelerin birçoğu başkanın, Çar I. Alexandr veya onun dışişleri bakanlığını yapan Kapodistrias olduğuna inanmaktaydı.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 103)

İsyancılar Kalas’ı yakıp yıktıktan bir gün sonra, 12 Mart 1821’de Eflak’a hareket ederek 9 Nisan’da Bükreş’e vardılar. Aleksandr İpsilantis’in Bükreş’e vardığında ordusundaki asker sayısı 5000 e ulaşmıştı. Ordusunda şimdi 2000 tecrübeli asker vardı. Rumen lider Vladimirescu ise 65 bin kişilik bir orduyla 2 Nisan’da Bükreş’e varmıştı. Ancak Aleksandr İpsilantis ve Vladimirescu’nun Bükreş’e varmasından önce, bu iki isyancının tüm planlarını altüst edecek bir haber

17 Mart 1821’de Bükreş’teki konsolosluk tarafından ele geçirildi. Habere göre Aleksandr İpsilantis Rus Çarı tarafından ordudan atılmış ve İstanbul Fener Ortodoks Patriği onu aforoz etmişti. İpsilanti ve Vladimirescu Rusya’nın desteği olmadan giriştikleri isyan hareketinin başarılı olamayacağını biliyorlardı. Dolayısıyla Rusya’nın bu tavrı her şeyi değiştirmişti.

İpsilantis isyanı başlattığında Rus Çarı Aleksandr; Laibach’da müttefikleriyle, İtalya Yarımadası’nda ve İspanya’da başlayan isyanlar için ne gibi tedbirler alınabileceğini tartışıyordu. Burada Çar’ın Avrupa’daki düzeni koruma düşüncesi, Avusturya Başbakanı Metternich’in görüşleriyle daha da güçlenmişti. Eğer Çar Aleksandr İpsilanti’ye destek verirse 1814-1815 yılları arasında Avrupa’da kurulan kırılgan muhafazakâr düzeni ölümcül bir biçimde zayıflatacak, merkezi Fransa’da olan düzen karşıtı, devrimci güçlerin bir kere daha kıtayı silip süpürmesine izin verecekti. Bu yüzden Çar bu yardım talebine destek vermedi. Çarın o dönemdeki Rum asıllı Dışişleri Bakanı Kapodistrias bu durumdan çok üzgündü.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 131)

İsyanın ilk yıllarında Avrupalı devletlerin isyana bakışları bu şeklide iken Rusya’nın Eflak-Boğdan olayları sırasında Osmanlı devleti lehine olan tutumu, Mora’da isyanın yayılmasıyla birlikte olumsuz yönde değişmeye başladı. Osmanlı Devleti gittikçe Rum isyanının arkasında, Rusya’nın olduğunu düşünür oldu. Preveze’deki Fransız konsolosunun da Korfu’daki Rus konsolosunun Mora kocabaşılar ile haberleştiğini bildirmesi Bâb-ı âlî’nin şüphelerini doğrular görünmekteydi. Rusya’nın isyan eden Yunanlılara yiyecek ve silah yardımında bulunduğu konusunda da şüpheler vardı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin isyancılara karşı denizlerde aldığı tedbirler Rusya’yı rahatsız ediyordu. Osmanlı Devleti Boğazlardan geçecek gemilerin kontrol edilmesine karar vermişti. Strogonov ise bunun Rusya’nın ticaretine ağır bir darbe vurduğunu belirtiyordu.

Tüm bu rahatsızlıkların ardından Rus Elçisi Strogonov, 10 Mayıs’ta Bâb-ı âlî’ye Eflak ve Boğdan’ın Türk askerlerince işgaline de itiraz etti. Elçiye göre İpsilantis’in emrinde sadece 400 kişi vardı ve “uzakta bir kaleye” geri çekilmişti. Bâb-ı âlî’ye, asilerin lideri olan İpsilantis’in Eflak’tan Bâb-ı âlî’ye bu hizmette bulunmaya hazır Avusturya elçisi aracılığıyla kaçmasına derhal izin vermesini tavsiye etti ve reddedildiği takdirde, iki ay içinde bu teklife red cevabı verdiklerine pişman olacak kadar köşeye sıkıştırılmış olacağını garanti etti. Rus elçisi bu şikâyetinin ardından Bâb-ı âlî ile temaslarını sürdürerek Eflak ve Boğdan’a bundan önce verilen imtiyazların uygulanmasına devam edilmesini istedi ve Eflak ve Boğdan’ın kaymakamlar tarafından yönetilmesini protesto etti. Rum patriğinin ve bazı din adamlarının cezalandırılmalarını onaylamadığını belirtip, Ortodoks teb’anın hamisi olarak tahrip olan kiliselerin yeniden yapılmasına izin verilmesini, isyana karışmamış Yunanlıların güvenliğinin sağlanmasını, Eflak ve Boğdan’daki durumun uygun hale getirilmesini içeren ultimatomunu 14.Za.1236 (13.08.1821) tarihinde Bâb-ı âlî’ye verdi. Ultimatomun cevabının ertesi gün saat 4:00’e kadar verilmesini, yoksa İstanbul’dan ayrılarak Rusya’ya döneceğini de bildirdi. Buna rağmen Strogonov cevabı beklemeden İstanbul’u terk etti.

Strogonov’un İstanbul’dan ayrılmasından sonra Çar 1. Aleksandr, Yunan isyanıyla ilgili alınan önlemleri tasvip etmediğini Avusturya İmparatorluğu’na ileterek bu durumu İstanbul’daki elçisi aracılığıyla Osmanlı Devleti’ne bildirmesini ve iki devlet arasında aracılık yapmasını istedi.

İngiliz ve Avusturya elçilerinin bu girişimleri devam ederken Rusya da boş durmayarak Osmanlı Devleti’ne karşı Avusturya ve Prusya’nın desteğini sağlamak için tekrar teşebbüslerde bulundu. Rus Çarı aslında Avusturya İmparatoru Franz’ı “Hristiyan eyaletlerinin huzurunu ve barış içinde varlıklarını sürdürebilmesi” için antlaşmalar çerçevesinde, bu eyaletlerin koruyucu gücü olan Rusya ile anlaşmaya varmak zorunda olan Bâb-ı âlî’ye bir ultimatom vermek için kendi tarafına çekebileceğini düşünüyor; eğer Bâb-ı âlî ultimatoma direnirse Avusturya’dan İstanbul’daki elçisini geri çekeceğine ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı muhtemel bir savaşını kınamayacağına ve engellemeyeceğine dair bir söz alabilmeye çalışıyordu.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 222-223-224-226)

Çar; Hanneover’da İngiltere ve Avusturya’nın buluşması üzerine 1822 yılında Mart ayında Viyana’ya gönderdiği elçisi Tatişev aracılığıyla küçük bir konferans düzenleyerek İngiltere ile Avusturya’yı Yunanistan’a müdahale etmek için ikna etmeye çalıştı. Çar, çabalarının sonuçsuz kalmasıyla birlikte 1822 sonbaharında yapılacak olan Verona Kongresi’ne kadar bir karar almayacağını açıkladı. Rusya’nın aldığı bu kararın üzerine Metternich Castelreagh’a, oyun zaferle kazanıldı, diye yazacaktı. Nitekim Viyana görüşmesinden yaklaşık altı ay sonra toplanan Verona Kongresi’nde de Çar istediği kararları aldıramadı.

(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 258)



Yorumlar

Popüler Yayınlar