Lord Byron
İngiltere’nin ünlü şairlerinden ve ileride tezimizde belirteceğimiz gibi Yunanlıların istiklallerine kavuşmalarında son derece etkili olan Lord Byron, 1811 yılının Mart ayında Atina’dan gönderdiği bir mektupta, Yunanca yazılmış olan ve ruhban sınıfını, prensleri, beyleri ve ileri gelenleri eleştiren bir şiir gördüğünü yazmaktaydı. Araştırmalar bu şiirin 1799 ve 1810 yılları arasında yazıldığını ortaya koymaktadır. 1813 yılında yayımlanan A Journey Through Albania adlı kitabında J.C. Hobhouse bu şiirden şöyle söz etmekteydi.
“Patrik ve Fenerli Beyler Bâb-ı âlî’ye sadıktırlar. Kentlerdeki ileri gelenler ile zengin tüccarlar ancak kendi çıkarlarına yarayacaklarına emin oldukları deǧişiklikleri getirecek eylemlere girişmektedirler. Liderlerin bu tutuculuǧu Yunanlıları ilgisiz bırakmıyor. Toplum içinde bu konu açık bir biçimde konuşulmakta ve hiciv konusu olmaktadır; bir halk geleneǧi izlenerek şarkı yolu ile halk onlardan öç almaktadır. Yol arkadaşıma (Lord Byron) kısa dizelerden oluşan bir yapıtı hediye ettiler. Bu yapıtta imtiyazlı sınıfların duygusuzluǧu anlatılmaktadır. Oyun biçimi taşıyan şiirde, yurtsever bir Yunan, bir İngiliz, bir Fransız, bir Rus, bir Metropolit (Yüksek rütbeli bir din adamı), bir Eflak Voyvodası, bir tüccar, bir çorbacı (İleri gelen bir Hristiyan), ve umutsuz ve aǧlayan bir kadın görünümünde Yunanistan’ın kendisi yer almaktaydı.
Şiir en açık bir şekilde Yunanlı aydınların ”tutucu” güçlere nasıl baktıklarını ve nasıl değerlendirdiklerini gözler önüne sermektedir.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 86)
Tepedelenli Ali Paşa ile İngiltere’nin ilişkileri ise 1803 yılında İngiltere’nin İstanbul elçisi William Hamilton’dan aldığı bir mektup ile başlamıştı. Hamilton, Ali Paşa’ya Fransa’ya karşı iş birliği önermişti. Ali Paşa da Hamilton’a yazdığı mektuplarda İngiltere’ye her türlü yardımı yapmakta hazır olduğunu bildirmişti. Ayrıca eğer İngiltere isterse deniz kıyısındaki kalelerini de İngilizler için boşaltabileceğini belirtmiş ve Arnavutluk ile İngiltere arasında güçlü ticari ilişkilerin kuvvetlenmesini arzu ettiğini de eklemişti. Bundan sonra Ali Paşa ve İngiltere arasındaki ilişkiler, İngiltere’nin Napolyon Savaşları sırasında iki görevlisini Ali Paşa’ya göndermesi ile evam etti. Bu iki temsilci J.P. Morrier (1804-1805) ve General Leake (1807-1810) idi. J.P. Morier’in görevi Ali Paşa’yı İngiltere, Rusya ve Osmanlı Devleti arasında Yedi Ada Cumhuriyeti için yapılan antlaşmayı kabul etmesi için ikna etmekti. Çünkü Ali Paşa Rusya’nın Yedi Adaları kontrol etmesine karşı çıkıyordu. Morier’den sonra İngiltere tarafından görevlendirilen ikinci isim olan William Martin Leake’in özel görevi ise Ali Paşa’yı, Fransa’ya karşı askerî yönden desteklemekti. İngiltere bu temsilcilerine verdiği özel görevlerin yanında başka görevler de yüklemişti. Elçiler, Ali Paşa’ya Avrupa’da Osmanlı Devleti’nin yıkılması durumunda kendisinin tamamen bağımsız olabilmesi için İngiltere’nin her türlü yardımı yapacağını telkin etmekle yükümlü idiler. Bu elçilerin dışında Ali Paşa’yı 1809 yılında ziyaret eden diğer bir ünlü İngiliz de şair Lord Byron idi. Byron izlenimlerini yazmış olduğu “Childe Harold’s Pilgrimage” adlı eserinde, Ali Paşa’nın İngiltere’nin politikalarını benimsediğini ifade ediyordu.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 113-114)
Suliotlar; 1821 Mart ayında Mora’da isyan başladığında, Filiki Eterya hakkında hiç bir şey bilmiyorlardı ve Yunanlıların bağımsızlık isteklerine hiç dikkat etmemişlerdi. Yunanlıların ise Arnavutlara karşı politikaları, eşitlik ve tüm Ortodoks halkların kardeşliği propagandasıydı. Bu propaganda Balkanlardaki bütün Ortodoks halklar gibi Suliotları da etkilemişti. Suliotlar Yunan isyanındaki girdaba, herhangi bir planlı yardımı düşünmeden sürüklenmişlerdi. Suliotlar isyana dâhil olduktan sonra büyük bir coşku ve fedakârlık içinde Yunanistan’ın kurulması için savaştılar. Ancak Suliotlar orduda herhangi bir düzeni veya eğitimi kabul etmiyorlardı. Sadece başlarındaki reislerine itaat ederlerdi. Avrupa’dan gelen birçok Yunansever komutan onları düzenli birlikler haline getirmeye çabalamış; ancak başarılı olamamıştı. Suliotlar savaş taktiği olarak, Yanya’da Ali Paşa’ya karşı nasıl mücadele etmişlerse isyan sırasında da aynı şekilde gerillalar gibi çarpışmaktaydılar. Dağlar da önemli geçitleri kontrol ediyorlar; ani baskınlar yapıyorlar; tehlikeye düştüklerini hissederlerse geri çekiliyorlardı. Onlar için önemli olan bireysel kahramanlıklardı.
Suliotlardan düzenli bir ordu kurmaya çalışan Avrupalı Yunanseverlerin en önemlilerinden biri Lord Byrondu. Byron, İyonya Adaları’ndan Mora’ya hareket etmeden önce, kendisine özel bir ordu kurmak istemiş ve bu orduyu Arnavut Suliotlardan oluşturmuştu. Byron kurduğu bu birlik ile büyük zaferler kazanacağını hayal etmekteydi. Lord Byron İyonya Adaları’ndan ayrılarak kişisel ordusu ile birlikte Misolonghi’ye geldi. Ancak o da diğer Avrupalı Yunanseverler gibi Suliotları düzenli bir askerî birlik haline getiremedi. Yüzlerce disiplinsiz Suliot, Misolonghi’de halk ve tüccarlar arasında huzursuzluklara sebep oldu. Lord Byron’un ölümünden sonra ise bu birlik dağıldı.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 139-140)
Yunanseverlik (Phillenizm) 1826 yılı geldiğinde Fransa’da en güçlü konumuna yükseldi. Çünkü Fransa 1825 yılına kadar İspanya’ya karşı mücadele etmiş, 1825’te bu ülke üzerindeki hâkimiyet kurduktan sonra da yönünü Yunan isyanına çevirmişti. Bu sırada ünlü İngiliz şair Lord Byron’un şiirleri ve Misolonghi’ye gitmesi Fransa’da Yunanseverlik (Philhellenic) hareketlerini güçlenmesine sebep olan diğer bir olaydı. Lord Byron’un ölümü 18 Mayıs 1824’te açıklandığı zaman ona ait bütün kitaplar ve şiirler aceleyle basıldı. Sadece 1824 yılında Lord Byron’un eserleri ile ilgili olarak 14 ayrı çalışma mevcut idi. Yaşanan trajedi ile ilgili olarak operalar sahneye konuldu. Paris’teki öğrenciler sokaklarda dolaşırken gözyaşları arasında Lord Byron’un şiirlerinden kıtalar okuyorlardı. Byron’un eserleri Fransız halkının bütün dikkatini Yunanlılar üzerine çekti.
(Hasan Demirhan, İngiltere'nin Balkan Politikası ve Yunanistan, Doktora Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013, Edirne, s. 241-242)
Yorumlar
Yorum Gönder